Tövbe Af ve Mağrifet Hadisleri ~ İslami Bilgi

İSLAMİ BİLGİ VE BELGELERİN BULUNDUĞU İNTERNET BLOĞUDUR.

5 Aralık 2015 Cumartesi

Tövbe Af ve Mağrifet Hadisleri

٩٧٤٦ اﻟﺤﺎرث ﺑﻦ ﺳﻮﻳﺪ ﻗﺎل ﺣﺪﺛﻨﻰ ﻋﺒﺪاﻟﻠّﻪ ﺣﺪﻳﺜﻴﻦ أﺣﺪﻫﻤﺎ ﻋﻦ رﺳﻮل اﻟﻠّﻪ ﺻﻠﻰ اﻟﻠّﻪ ﻋﻠﻴﻪ وﺳﻠﻢ واﻟﺎٓﺧﺮ ﻋﻦ ﻧﻔﺴﻪ ﻗﺎل إن اﻟﻤﻮٔﻣﻦ ﻳﺮى ذﻧﻮﺑﻪ ﻛﺎٔﻧﻪ ﻗﺎﻋﺪ ﺗﺤﺖ ﺟﺒﻞ ﻳﺨﺎف أن ﻳﻘﻊ ﻋﻠﻴﻪ وإن اﻟﻔﺎﺟﺮ ﻳﺮى ذﻧﻮﺑﻪ ﻛﺬﺑﺎب ﻣﺮ ﻋﻠﻰ أﻧﻔﻪ ﻓﻘﺎل ﺑﻪ ﻫﻜﺬا ﺑﻴﺪه ﻓﺬﺑﻪ ﻋﻨﻪ ﺛﻢ ﻗﺎل ﺳﻤﻌﺖ رﺳﻮل اﻟﻠّﻪ ﺻﻠﻰ اﻟﻠّﻪ ﻋﻠﻴﻪ وﺳﻠﻢ ﻳﻘﻮل ﻟﻠّﻪ أﻓﺮح ﺑﺘﻮﺑﺔ ﻋﺒﺪه اﻟﻤﻮٔﻣﻦ ﻣﻦ رﺟﻞ ﻧﺰل ﻓﻰ أرض دوﻳﺔ ﻣﻬﻠﻜﺔ ﻣﻌﻪ راﺣﻠﺘﻪ ﻋﻠﻴﻬﺎ ﻃﻌﺎﻣﻪ وﺷﺮاﺑﻪ ﻓﻮﺿﻊ رأﺳﻪ ﻓﻨﺎم ﻧﻮﻣﺔ ﻓﺎﺳﺘﻴﻘﻆ وﻗﺪ ذﻫﺒﺖ راﺣﻠﺘﻪ ﻓﻄﻠﺒﻬﺎ ﺣﺘﻰ إذا اﺷﺘﺪ ﻋﻠﻴﻪ اﻟﺡﻮع واﻟﻌﻄﺶ ﻗﺎل أرﺟﻊ إﻟﻰ ﻣﻜﺎﻧﻰ اﻟﺬى ﻛﻨﺖ ﻓﻴﻪ ﻓﺎٔﻧﺎم ﺣﺘﻰ أﻣﻮت ﻓﻮﺿﻊ رأﺳﻪ ﻋﻠﻰ ﺳﺎﻋﺪه ﻟﻴﻤﻮت ﻓﺎﺳﺘﻴﻘﻆ ﻓﺎٕذا راﺣﻠﺘﻪ ﻋﻨﺪه ﻋﻠﻴﻬﺎ زاده وﺷﺮاﺑﻪ ﻓﺎﻟﻠّﻪ أﺷﺪ ﻓﺮﺣﺎ ﺑﺘﻮﺑﺔ اﻟﻌﺒﺪ اﻟﻤﻮٔﻣﻦ ﻣﻦ ﻫﺬا ﺑﺮاﺣﻠﺘﻪ وزاده ﻟﻠﺸﻴﺨﻴﻦ واﻟﺘﺮﻣﺬى


9746- el-Hâris b. Süveyd radiyallahu anh'dan:
Abdullah (b. Mes'ûd) biri Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem'den diğeri ise kendi görüşü olmak üzere bana iki hadis nakletti:
İbn Mes'ûd kendi görüşü olarak şunu anlattı: "Mü'min kişi, günahlarını (hayalinde büyüterek) şöyle görür: Gûya kendisi bir dağın eteğinde oturmakta ve dağın üzerine düşmesinden korkmaktadır. Facir kişi ise günahlarını burnuna konan bir sinek gibi görmekte ve o sineği eliyle kovmaktadır." Sonra dedi ki: Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem'in şöyle buyurduğunu duydum:
"Bir adam üzerinde yiyeceği ve suyu bulunan bir hayvanı ile ıssız bir yerde konaklar. Orada istirahat etmek için hafif bir uyku uyumak ister ve uyur. Uyanınca hayvanını orada göremez. Her tarafta aramaya başlar, ancak bulamaz, ümit keserek kendi kendine: 'Haydi geldiğim yere döneyim ve orada ölünceye kadar uyuyayım' der. Döner, ölmek için başını kolunun üzerine koyar, biraz kestirdikten sonra uyanır. Bir de ne görsün, üstünde azığı ve suyuyla hayvanı başı ucunda duruyor. İşte Allah, kulunun tevbesine, bu adamın hayvanını bulduğu zamanki sevincinden daha çok sevinir." Buhârî, Müslim ve Tirmizî.
9746- Bu hadisi Buhârî (da'vât 4/1, VII, 145-6), Müslim (tevbe 3-4, s. 2103) ve Tirmizî (2497-8), el-A'meş an Umâre b. Umeyr ani'l-Hâris b. Süveyd asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

٩٧٤٧ وﻟﻤﺴﻠﻢ ﻋﻦ أﻧﺲ ﻧﺤﻮه وﻓﻴﻪ ﻓﺎٔﺧﺬ ﺑﺨﻄﺎﻣﻬﺎ ﺛﻢ ﻗﺎل ﻣﻦ ﺷﺪة اﻟﻔﺮح اﻟﻠّﻬﻢ أﻧﺖ ﻋﺒﺪى وأﻧﺎ رﺑﻚ أﺧﻄﺎٔ ﻣﻦ ﺷﺪة اﻟﻔﺮح
9747- Müslim, Enes'den benzerini nakletti:
Onda şöyle geçmektedir: "Bulduğu hayvanının yularından tutup: 'Allahım! Sen benim kulumsun, ben de senin Rabbin!' diyerek sevinçten hata eder."
9747- Bu rivayeti Müslim (tevbe 7, s. 2104-5), Ömer b. Yûnus an İkrime b. Ammâr an İshâk b. Abdillah an Enes asl-ı senedi ile tahrîc etti.

٩٧٤٨ ﺻﻔﻮان ﺑﻦ ﻋﺴﺎل رﻓﻌﻪ ﺑﺎب ﻣﻦ ﻗﺒﻞ اﻟﻤﻐﺮب ﻣﺴﻴﺮة ﻋﺮﺿﻪ أو ﻗﺎل ﻳﺴﻴﺮ اﻟﺮاﻛﺐ ﻓﻰ ﻋﺮﺿﻪ أرﺑﻌﻴﻦ أو ﺳﺒﻌﻴﻦ ﺳﻨﺔ ﺧﻠﻘﻪ اﻟﻠّﻪ ﻳﻮم ﺧﻠﻖ اﻟﺴﻤﻮات واﻟﺎٔرض ﻣﻔﺘﻮﺣﺎ ﻟﻠﺘﻮﺑﺔ ﻟﺎ ﻳﻐﻠﻖ ﺣﺘﻰ ﺗﻄﻠﻊ اﻟﺸﻤﺲ ﻣﻨﻪ ﻟﻠﺘﺮﻣﺬى
9748- Safvân b. Assâl radiyallahu anh'dan:
(Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Batı yönünde bir kapı vardır. Enine bir süvari kırk ya da yetmiş yıl yürür de yine (o mesafeyi) zor kateder. İşte Allah gökleri ve yeri yarattığı gün o kapıyı da yaratmış ve tevbe için devamlı olarak açık bırakmıştır. Güneş doğuncaya kadar o kapı kapanmayacaktır." Tirmizî.
9748- Bu hadisi Tirmizî (3535-6), Âsım b. ebî'n-Nücûd an Zir b. Hubeyş an Safvân asl-ı senedi ile çok daha uzun bir metinle tahrîc etti ve isnâdları hakkında "hasen sahîh" hükümleri verdi.

٩٧٤٩ أﺑﻮ ﻫﺮﻳﺮة رﻓﻌﻪ ﻣﻦ ﺗﺎب ﻗﺒﻞ ﻃﻠﻮع اﻟﺸﻤﺲ ﻣﻦ ﻣﻐﺮﺑﻬﺎ ﺗﺎب اﻟﻠّﻪ ﻋﻠﻴﻪ ﻟﻤﺴﻠﻢ
9749- Ebû Hureyre radiyallahu anh'dan:
(Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Kim güneş batıdan doğmadan önce tevbe ederse, Allah onun tevbesini kabul eder."
Müslim
9749- Bu hadisi Müslim (zikr 43, s. 2076), Hişâm b. Hassân an Muh. b. Sîrîn an Ebî Hureyre asl-ı senedi ile tahrîc etti.

٩٧٥٠ اﺑﻦ ﻋﻤﺮ رﻓﻌﻪ إن اﻟﻠّﻪ ﻳﻘﺒﻞ ﺗﻮﺑﺔ اﻟﻌﺒﺪ ﻣﺎﻟﻢ ﻳﻐﺮﻓﺮ ﻟﻠﺘﺮﻣﺬى
9750- İbn Ömer radiyallahu anh'dan:
(Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Allah kulunun tevbesini can gırtlağa gelmedikçe kabul eder." Tirmizî.
9750- Bu hadisi Tirmizî (3537), İbr. b. Ya'kûb an Alî b. Ayyâş an Abdirrahman b. Sâbit b. Sevbân an ebîhî an Mekhûl an Cübeyr b. Nufeyr an İbn Ömer senedi ile tahrîc etti ve isnâdı hakkında "hasen garîb" hükmü verdi.

٩٧٥١ أﺑﻮ ﻣﻮﺳﻰ رﻓﻌﻪ إن اﻟﻠّﻪ ﻳﺒﺴﻂ ﻳﺪه ﺑﺎﻟﻠﻴﻞ ﻟﻴﺘﻮب ﻣﺴﻰء اﻟﻨﻬﺎر وﻳﺒﺴﻂ ﻳﺪه اﻟﻨﻬﺎر ﻟﻴﺘﻮب ﻣﺴﻰء اﻟﻠﻴﻞ ﺣﺘﻰ ﺗﻄﻠﻊ اﻟﺸﻤﺲ ﻣﻦ ﻣﻐﺮﺑﻬﺎ ﻟﻤﺴﻠﻢ
9751- Ebû Mûsâ radiyallahu anh'dan:
(Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Güneş batıdan doğuncaya kadar, Allah gündüz günah işleyenleri affetmek için gece, gece günah işleyenleri de bağışlamak için gündüz elini açar (uzatır)."Müslim
9751- Bu hadisi Müslim (tevbe 31, s. 2113), Şu'be an Amr b. Murre an Ebî Ubeyde an Ebî Mûsâ asl-ı senedi ile tahrîc etti.

٩٧٥٢ أﺑﻮ ﺳﻌﻴﺪ رﻓﻌﻪ ﻓﻴﻤﻦ ﻛﺎن ﻗﺒﻠﻜﻢ رﺟﻞ ﻗﺘﻞ ﺗﺴﻌﺔ وﺗﺴﻌﻴﻦ ﻧﻔﺴﺎ ﻓﺴﺎٔل ﻋﻦ أﻋﻠﻢ أﻫﻞ اﻟﺎٔرض ﻓﺪل ﻋﻠﻰ راﻫﺐ ﻓﺎٔﺗﺎه ﻓﻘﺎل إﻧﻪ ﻗﺘﻞ ﺗﺴﻌﺔ وﺗﺴﻌﻴﻦ ﻧﻔﺴﺎ ﻓﻬﻞ ﻟﻪ ﻣﻦ ﺗﻮﺑﺔ ﻓﻘﺎل ﻟﺎ ﻓﻘﺘﻠﻪ ﻓﻜﻤﻞ ﺑﻪ ﻣﺎءة ﺛﻢ ﺳﺎٔل ﻋﻦ أﻋﻠﻢ أﻫﻞ اﻟﺎٔرض ﻓﺪل ﻋﻠﻰ رﺟﻞ ﻋﺎﻟﻢ ﻓﻘﺎل إﻧﻪ ﻗﺘﻞ ﻣﺎءة ﻧﻔﺲ ﻓﻬﻞ ﻟﻪ ﻣﻦ ﺗﻮﺑﺔ ﻓﻘﺎل ﻧﻌﻢ وﻣﻦ ﻳﺤﻮل ﺑﻴﻨﻪ وﺑﻴﻦ اﻟﺘﻮﺑﺔ اﻧﻄﻠﻖ إﻟﻰ أرض ﻛﺬا وﻛﺬا ﻓﺎٕن ﺑﻬﺎ ﻧﺎﺳﺎ ﻳﻌﺒﺪون اﻟﻠّﻪ ﻓﺎﻋﺒﺪاﻟﻠّﻪ ﻣﻌﻬﻢ وﻟﺎ ﺗﺮﺟﻊ إﻟﻰ أرﺿﻚ ﻓﺎٕﻧﻬﺎ أرض ﺳﻮء ﻓﺎﻧﻄﻠﻖ ﺣﺘﻰ إذا اﻧﺘﺼﻒ اﻟﻄﺮﻳﻖ أﺗﺎه اﻟﻤﻮت ﻓﺎﺧﺘﺼﻤﺖ ﻓﻴﻪ ﻣﻠﺎءﻛﺔ اﻟﺮﺣﻤﺔ وﻣﻠﺎءﻛﺔ اﻟﻌﺬاب ﻓﻘﺎﻟﺖ ﻣﻠﺎءﻛﺔ اﻟﺮﺣﻤﺔ ﺟﺎء ﺗﺎءﺑﺎ ﻣﻘﺒﻠﺎ ﺑﻘﻠﺒﻪ إﻟﻰ اﻟﻠّﻪ وﻗﺎﻟﺖ ﻣﻠﺎءﻛﺔ اﻟﻌﺬاب إﻧﻪ ﻟﻢ ﻳﻌﻤﻞ ﺧﻴﺮا ﻗﻂ ﻓﺎٔﺗﺎه ﻣﻠﻚ ﻓﻰ ﺻﻮرة آدﻣﻰ ﻓﺡﻌﻠﻮه ﺑﻴﻨﻬﻢ ﻓﻘﺎل ﻗﻴﺴﻮا ﻣﺎﺑﻴﻦ اﻟﺎٔرﺿﻴﻦ ﻓﺎٕﻟﻰ أﻳﻬﻤﺎ ﻛﺎن أدﻧﻰ ﻓﻬﻮ ﻟﻪ ﻓﻘﺎﺳﻮا ﻓﻮﺟﺪوه أدﻧﻰ إﻟﻰ اﻟﺎٔرض اﻟﺘﻰ أراد ﻓﻘﺒﻀﺘﻪ ﻣﻠﺎءﻛﺔ اﻟﺮﺣﻤﺔ
9752- Ebû Saîd radiyallahu anh'dan:
(Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Sizden öncekilerin içinde doksandokuz kişiyi öldüren bir adam vardı. Yeryüzünün en bilgin insanını sordu, nihayet ona: 'Falan yerde bir rahip var, git durumunu ona anlat!' dediler. Rahibe gidip doksandokuz kişiyi öldürdüğünü, tevbe etse kabul edilip edilmeyeceğini sordu.
Rahip: 'Hayır' deyince, onu da öldürüp yüze tamamladı. Yine yeryüzünün en bilgin insanını sordu. Ona falan yerdedir, dediler. Ona gidip yüz kişiyi öldürdüğünü tevbe etse kabul edilip edilmeyeceğini sorunca, alim: 'Evet, kabul edilir. Kimse buna mâni olamaz. Falan yere git, insanlar orada Allah'a ibadet ediyorlar, sen de onlara katıl ve ibadet et! Ayrıca ülkene de bir daha dönme! Çünkü senin ülken kötü bir ülkedir' dedi. Bunun üzerine adam yola koyuldu. Henüz o ülkeye varmadan yolun ortasında ölüm gelip ona yetişti. Onun hakkında rahmet melekleri ile azap melekleri tartıştılar. Rahmet melekleri dediler ki: 'Onun canını biz alacağız. Çünkü bu adam tevbekâr olup tam bir ihlas içinde Allah'a ibadet edilen yere gidiyordu. Suçsuzdur.' Azap melekleri ise aksini iddia edip şöyle dediler: 'O şimdiye kadar hiçbir hayır yapmamıştır. Nasıl olur da iyi bir adam olabilir. Bu nedenle onun ruhunu biz kabzedeceğiz.' Derken adam kılığında bir melek çıkageldi. Onu hakem tayin ettiler. O şöyle dedi: 'İki ülke arasını ölçün. Hangisi daha yakın ise bu adam oraya aittir.'
İki ülke arasını ölçtüler ve adamın gitmek üzere olduğu ülkeye daha yakın olduğunu tesbit ettiler. Bunun üzerine onun ruhunu rahmet melekleri aldı."
9752- Bu hadisi Buhârî (enbiyâ 54/5, IV, 149) ve Müslim (tevbe 46-8, s. 2119), Katâde an Ebî's-Sıddîk en-Nâcî an Ebî Saîd asl-ı senedi ile tahrîc ettiler. Lafızlar Müslim'e aittir.

٩٧٥٣ وﻓﻰ رواﻳﺔ ﻓﻠﻤﺎ ﻛﺎن ﻓﻰ ﺑﻌﺾ اﻟﻄﺮق أدرﻛﻪ اﻟﻤﻮت ﻓﻨﺎء ﺑﺼﺪره ﻧﺤﻮﻫﺎ وﻓﻴﻪ ﻓﻜﺎن إﻟﻰ اﻟﻘﺮﻳﺔ اﻟﺼﺎﻟﺤﺔ أﻗﺮب ﻣﻨﻬﺎ ﺑﺸﺒﺮ ﻓﺡﻌﻞ ﻣﻦ أﻫﻠﻬﺎ
9753- Diğer rivayet:
"Yolun ortasına gelince, ölüm geldi, göğsüyle direnerek ilerlemeye çalıştı."
Yine onda şöyle geçmektedir: "İyi ülkeye ötekinden bir karış daha yakın çıktı ve adam oradan sayıldı."
9753- Bu hadisi Buhârî (enbiyâ 54/5, IV, 149) ve Müslim (tevbe 46-8, s. 2119), Katâde an Ebî's-Sıddîk en-Nâcî an Ebî Saîd asl-ı senedi ile tahrîc ettiler. Lafızlar Müslim'e aittir.

٩٧٥٤ وﻓﻰ أﺧﺮى ﻓﺎٔوﺣﻰ اﻟﻠّﻪ إﻟﻰ ﻫﺬه أن ﺗﺒﺎﻋﺪى وإﻟﻰ ﻫﺬه أن ﺗﻘﺎرﺑﻰ ﻟﻠﺸﻴﺨﻴﻦ
9754- Diğer rivayet:
Bunun üzerine Allah, ölen kimsenin kendi beldesine "Biraz uzaklaş" tevbe için gideceği beldeye ise "Biraz yaklaş" buyurdu
Buhârî ile Müslim.
9754- Bu hadisi Buhârî (enbiyâ 54/5, IV, 149) ve Müslim (tevbe 46-8, s. 2119), Katâde an Ebî's-Sıddîk en-Nâcî an Ebî Saîd asl-ı senedi ile tahrîc ettiler. Lafızlar Müslim'e aittir.

٩٧٥٥ أﻧﺲ رﻓﻌﻪ ﻛﻞ ﺑﻨﻰ آدم ﺧﻄﺎء وﺧﻴﺮ اﻟﺨﻄﺎءﻳﻦ اﻟﺘﻮاﺑﻮن ﻟﻠﺘﺮﻣﺬى
9755- Enes radiyallahu anh'dan:
(Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Her Âdemoğlu günah işler. Günah işleyenlerin en iyileri tevbekâr olanlardır." Tirmizî.
9755- Bu hadisi Tirmizî (2499) ve İbn Mâce (4251), Ah. b. Menî' an Zeyd b. el-Hubâb an Alî b. Mes'ade an Katâde an Enes asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

٩٧٥٦ أﺑﻮ ﻫﺮﻳﺮة رﻓﻌﻪ واﻟﺬى ﻧﻔﺴﻰ ﺑﻴﺪه ﻟﻮ ﻟﻢ ﺗﺬﻧﺒﻮا ﻟﺬﻫﺐ اﻟﻠّﻪ ﺑﻜﻢ وﻟﺡﺎء ﺑﻘﻮم ﻳﺬﻧﺒﻮن ﻓﻴﺴﺘﻐﻔﺮون ﻓﻴﻐﻔﺮ ﻟﻬﻢ ﻟﻤﺴﻠﻢ
9756- Ebû Hureyre radiyallahu anh'dan:
(Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Canım elinde olan Allah'a yemin ederim ki, eğer günah işlemeseydiniz, Allah sizi yok eder, yerinize günah işleyip tevbe eden, Allah'ın da bağışladığı başka bir kavim getirirdi." Müslim
9756- Bu hadisi Müslim (tevbe 11, s. 2106), Muh. b. Râfi' an Abdirrezzâk an Ma'mer an Ca'fer el-Cezerî an Yezîd b. el-Asam an Ebî Hureyre senedi ile tahrîc etti.

٩٧٥٧ وﻋﻨﻪ رﻓﻌﻪ أذﻧﺐ ﻋﺒﺪ ذﻧﺒﺎ ﻓﻘﺎل اﻟﻠّﻬﻢ اﻏﻔﺮﻟﻰ ذﻧﺒﻰ ﻓﻘﺎل ﺗﻌﺎﻟﻰ أذﻧﺐ ﻋﺒﺪى ذﻧﺒﺎ ﻋﻠﻢ أن ﻟﻪ رﺑﺎ ﻳﻐﻔﺮ اﻟﺬﻧﺐ وﻳﺎٔﺧﺬ ﺑﺎﻟﺬﻧﺐ ﺛﻢ ﻋﺎد ﻓﺎٔذﻧﺐ ﻓﻘﺎل رب اﻏﻔﺮﻟﻰ ذﻧﺒﻰ ﻓﻘﺎل ﺗﻌﺎﻟﻰ أذﻧﺐ ﻋﺒﺪى ذﻧﺒﺎ ﻓﻌﻠﻢ أن ﻟﻪ رﺑﺎ ﻳﻐﻔﺮ اﻟﺬﻧﺐ وﻳﺎٔﺧﺬ ﺑﺎﻟﺬﻧﺐ ﺛﻢ ﻋﺎد ﻓﺎٔذﻧﺐ ﻓﻘﺎل رب اﻏﻔﺮﻟﻰ ذﻧﺒﻰ ﻓﻘﺎل ﺗﻌﺎﻟﻰ أذﻧﺐ ﻋﺒﺪى ذﻧﺒﺎ ﻓﻌﻠﻢ أن ﻟﻪ رﺑﺎ ﻳﻐﻔﺮ اﻟﺬﻧﺐ وﻳﺎٔﺧﺬ ﺑﺎﻟﺬﻧﺐ اﻋﻤﻞ ﻣﺎﺷﺌﺖ ﻓﻘﺪ ﻏﻔﺮت ﻟﻚ ﻟﻠﺸﻴﺨﻴﻦ
9757- Ebû Hureyre radiyallahu anh'dan:
(Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Bir kul günah işler ve: 'Allahım! Benim günahımı bağışla!' der. Allah da şöyle buyurur: 'Kulum günah işledi. Kendisini hem affedecek hem de sorumlu tutacak bir Rabbinin bulunduğunu bildi.' Kul dönüp tekrar günah işler ve: 'Allahım! Beni bağışla!' der. Allah da: 'Kulum günah işledi. Hem affedecek hem de sorumlu tutacak bir Rabbinin bulunduğunu bildi' der. Kul tekrar dönüp günah işler ve: 'Rabbim günahımı bağışla!' der. Allah da: 'Kulum günah işledi, affedecek ya da sorumlu tutacak bir Rabbinin bulunduğunu bildi. Haydi istediğini yap! Seni bağışladım' buyurur." Buhârî ile Müslim.
9757- Bu hadisi Buhârî (tevhîd 35, VIII, 199-200) ve Müslim (tevbe 29-30, s. 2112-3), İshâk b. Abdillah b. e. Talha an Abdirrahman b. e. Amre an Ebî Hureyre asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

٩٧٥٨ أﻧﺲ رﻓﻌﻪ ﻗﺎل اﻟﻠّﻪ ﺗﻌﺎﻟﻰ ﻳﺎاﺑﻦ آدم إﻧﻚ ﻣﺎدﻋﻮﺛﻨﻰ ورﺟﻮﺗﻨﻰ ﻏﻔﺮت ﻟﻚ ﻋﻠﻰ ﻣﺎﻛﺎن ﻓﻴﻚ وﻟﺎ أﺑﺎﻟﻰ ﻳﺎاﺑﻦ آدم ﻟﻮ ﺑﻠﻐﺖ ذﻧﻮﺑﻚ ﻋﻨﺎن اﻟﺴﻤﺎء ﺛﻢ اﺳﺘﻐﻔﺮﺗﻨﻰ ﻏﻔﺮت ﻟﻚ ﻣﺎﻛﺎن ﻓﻴﻚ وﻟﺎ أﺑﺎﻟﻰ ﻳﺎاﺑﻦ آدم إﻧﻚ ﻟﻮ أﺗﻴﺘﻨﻰ ﺑﻘﺮاب اﻟﺎٔرض ﺧﻄﺎﻳﺎ ﺛﻢ ﻟﻘﻴﺘﻨﻰ ﻟﺎﺗﺸﺮك ﺑﻰ ﺷﻴﺌﺎ ﻟﺎٔﺗﻴﺘﻚ ﺑﻘﺮاﺑﻬﺎ ﻣﻐﻔﺮة ﻟﻠﺘﺮﻣﺬى
9758- Enes radiyallahu anh'dan:
(Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Allah Teâlâ buyurdu: "Ey Âdemoğlu! Bana dua ettiğin, Benden umduğun sürece aldırmam, sende olan (hataları) affederim. Ey Âdemoğlu! Günahların gök bulutlarına ulaşsa bile af dilediğinde günahlarını bağışlarım. Ey Âdemoğlu! Bana şirk koşmaksızın yer dolusu hatalarla gelip huzuruma çıksan, sana yer dolusu mağfiretle gelirim." Tirmizî.
9758- Bu hadisi Tirmizî (3540), Abdullah b. İshâk el-Cevherî an Ebî Âsım an Kesîr b. Fâid an Saîd b. Ubeyd an Bekr b. Abdillah el-Müzenî an Enes senedi ile tahrîc etti ve isnâdı hakkında "garîb" hükmü verdi.

٩٧٥٩ ﺟﻨﺪب أن اﻟﻨﺒﻰ ﺻﻠﻰ اﻟﻠّﻪ ﻋﻠﻴﻪ وﺳﻠﻢ ﺣﺪث أن رﺟﻠﺎ ﻗﺎل واﻟﻠّﻪ ﻟﺎ ﻳﻐﻔﺮ اﻟﻠّﻪ ﻟﻔﻠﺎن وأن اﻟﻠّﻪ ﺗﻌﺎﻟﻰ ﻗﺎل ﻣﻦ ذا اﻟﺬى ﻳﺘﺎٔﻟﻰ ﻋﻠﻰ أن ﻟﺎ أﻏﻔﺮ ﻟﻔﻠﺎن ﻓﺎٕﻧﻰ ﻗﺪ ﻏﻔﺮت ﻟﻪ وأﺣﺒﻄﺖ ﻋﻤﻠﻚ ﻟﻤﺴﻠﻢ
9759- Cündeb radiyallahu anh'dan:
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem anlattı:
"Bir adam dedi ki: 'Vallahi Allah, falan adamı bağışlamaz.' Allah da şöyle buyurdu: 'Kimdir falanı affetmeyeceğime dair yemin eden kişi? Ey kişi! Şunu bil ki Ben onu bağışladım, senin amelini ise boşa çıkarıp heder ettim'." Müslim
9759- Bu hadisi Müslim (birr 137, s. 2023), Süveyd b. Saîd an Mu'temir b. Sül. an ebîhî an Ebî İmrân el-Cevnî an Cündeb senedi ile tahrîc etti.

٩٧٦٠ أﺑﻮ ﻫﺮﻳﺮة رﻓﻌﻪ ﻛﺎن ﻓﻰ ﺑﻨﻰ إﺳﺮاءﻳﻞ رﺟﻠﺎن ﻣﺘﻮاﺧﻴﺎن أﺣﺪﻫﻤﺎ ﻣﺬﻧﺐ واﻟﺎٓﺧﺮ ﻓﻰ اﻟﻌﺒﺎدة ﻣﺡﺘﻬﺪ وﻛﺎن اﻟﻤﺡﺘﻬﺪ ﻟﺎ ﻳﺰال ﻳﺮى اﻟﺎٓﺧﺮ ﻋﻠﻰ ذﻧﺐ ﻓﻴﻘﻮل اﻗﺼﺮ ﻓﻮﺟﺪه ﻳﻮﻣﺎ ﻋﻠﻰ ذﻧﺐ ﻓﻘﺎل اﻗﺼﺮ ﻓﻘﺎل ﺧﻠﻨﻰ ورﺑﻰ أﺑﻌﺜﺖ ﻋﻠﻰَّ رﻗﻴﺒﺎ ﻓﻘﺎل ﻟﻪ واﻟﻠّﻪ ﻟﺎ ﻳﻐﻔﺮ اﻟﻠّﻪ ﻟﻚ أو ﻗﺎل ﻟﺎ ﻳﺪﺧﻠﻚ اﻟﺡﻨﺔ ﻓﻘﺒﺾ اﻟﻠّﻪ ارواﺣﻬﻤﺎ ﻓﺎﺟﺘﻤﻌﺎ ﻋﻨﺪ رب اﻟﻌﺎﻟﻤﻴﻦ ﻓﻘﺎل ﺗﻌﺎﻟﻰ ﻟﻠﻤﺡﺘﻬﺪ أﻛﻨﺖ ﻋﻠﻰ ﻣﺎﻓﻰ ﻳﺪى ﻗﺎدرا ﻗﺎل ﻟﻠﻤﺬﻧﺐ اذﻫﺐ ﻓﺎدﺧﻞ اﻟﺡﻨﺔ ﺑﺮﺣﻤﺘﻰ وﻗﺎل ﻟﻠﺎٓﺧﺮ اذﻫﺒﻮا ﺑﻪ إﻟﻰ اﻟﻨﺎر وﻗﺎل أﺑﻮ ﻫﺮﻳﺮة ﺗﻜﻠﻢ واﻟﻠّﻪ ﺑﻜﻠﻤﺔ أوﺑﻘﺖ دﻧﻴﺎه وآﺧﺮﺗﻪ ﻟﺎٔﺑﻰ داود
9760- Ebû Hureyre radiyallahu anh'dan:
(Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"İsrâiloğullarında birbirine zıt iki kişi vardı. Biri günahkâr, diğeri ise son derece dindardı. Dindar olan diğerine: 'Yapma, günah işlemekten geri dur!' derdi. Bir gün yine onu günah işlerken görünce şöyle dedi: 'Vazgeç!' Öteki: 'Beni Rabbimle başbaşa bırak, aramıza girme! Başıma muhafız mı gönderildin?' diye çıkışınca, öteki: 'Vallahi Allah seni asla bağışlamaz' dedi. Ya da: 'Seni cennete koymaz' dedi. Derken Allah onların ruhlarını aldı. Âlemlerin Rabbi huzurunda biraraya geldiler.
Allah Teâlâ son derece dindar olana dedi ki: 'Benim elimde olanı önlemeye senin gücün yeter miydi?' Günahkâr olana: 'Haydi sen git rahmetim sayesinde cennete gir!' Öteki için de: 'Haydi bunu cehenneme götürün!' buyurdu."
Ebû Hureyre dedi ki: "Vallahi (dindar) öyle bir söz söylemiş ki, hem dünyasını, hem de âhiretini harap etmiş. Ebû Dâvud.
9760- Bu hadisi Ebû Dâvud (4901), Muh. b. es-Sabbâh b. Süfyân an Alî b. Sâbit an İkrime b. Ammâr an Damdam b. Cevs an Ebî Hureyre senedi ile tahrîc etti.

٩٧٦١ وﻋﻨﻪ رﻓﻌﻪ ﻛﺎن رﺟﻞ ﻳﺴﺮف ﻋﻠﻰ ﻧﻔﺴﻪ ﻓﻠﻤﺎ ﺣﻀﺮه اﻟﻤﻮت ﻗﺎل ﻟﺒﻨﻴﻪ إذا أﻧﺎ ﻣﺖ ﻓﺎﺣﺮﻗﻮﻧﻰ ﺛﻢ اﻃﺤﻨﻮﻧﻰ ﺛﻢ ذروﻧﻰ ﻓﻰ اﻟﺮﻳﺢ ﻓﻮاﻟﻠّﻪ ﻟﺌﻦ ﻗﺪر ﻋﻠﻰ رﺑﻰ ﻟﻴﻌﺬﺑﻨﻰ ﻋﺬاﺑﺎ ﻣﺎﻋﺬﺑﻪ أﺣﺪا ﻓﻠﻤﺎ ﻣﺎت ﻓﻌﻞ ﺑﻪ ذﻟﻚ ﻓﺎٔﻣﺮ اﻟﻠّﻪ اﻟﺎٔرض ﻓﻘﺎل اﺟﻤﻌﻰ ﻣﺎﻓﻴﻚ ﻣﻨﻪ ﻓﻔﻌﻠﺖ ﻓﺎٕذا ﻫﻮ ﻗﺎءم ﻓﻘﺎل ﻣﺎﺣﻤﻠﺖ ﻋﻠﻰ ﻣﺎﺻﻨﻌﺖ ﻗﺎل ﺧﺸﻴﺘﻚ ﻳﺎرب ﻓﻐﻔﺮ ﻟﻪ
9761- Ebû Hureyre radiyallahu anh'dan:
(Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"(Günah işlemekle) kendine zulüm eden bir adam varmış. Ölürken çocuklarına demiş ki: 'Ben öldüğüm zaman, beni yakın, sonra öğütün, külümü rüzgâra saçın! Rabbimin bana gücü yeterse vallahi bana kimseye yapmadığı azabı yapar.'
Ölünce, çocukları vasiyetini yerine getirmişler. Bunun üzerine Allah yere: 'Haydi onun parçalarını bir araya getir!' emrini vermiş. Yer de bu emri yerine getirmiş ve hemen adam dipdiri ayağa kalkıp dirilmiş. Allah buyurmuş: 'Niçin böyle yaptın?'
'Ya Rabbi! Senden korktuğum için yaptım' deyince, Allah onu bağışlamış."
9761- Bu hadisi Buhârî (enbiyâ 54, IV, 152), Müslim (tevbe 25-6, s. 2110) ve Nesâî (cenâiz 116, IV, 112-3), ez-Zührî an Humeyd b. Abdirrahman an Ebî Hureyre asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

٩٧٦٢ وﻓﻰ رواﻳﺔ ﻗﺎل رﺟﻞ ﻟﻢ ﻳﻌﻤﻞ ﺣﺴﻨﺔ ﻗﻂ ﻟﺎٔﻫﻠﻪ إذا ﻣﺖ ﻓﺤﺮﻗﻮﻧﻰ ﻓﺤﺮﻗﻮه ﺛﻢ ذروا ﻧﺼﻔﻪ ﻓﻰ اﻟﺒﺮ وﻧﺼﻔﻪ ﻓﻰ اﻟﺒﺤﺮ ﺑﻨﺤﻮه
9762- Diğer rivayet:
"Hayatında hiçbir iyilik yapmamış biri ailesine şöyle demiş:
'Ölürsem beni yakın!' Yakmışlar. Külünün yarısını yere, diğer yarısını da denize saçmışlar..." Benzeri rivayet.
Ayrıca onda şöyle geçmektedir: "Allah yere emretmiş, içindekini toplamış, denize de emretmiş o da içindekini toplamış. Sonra Allah adama demiş ki: 'Neden böyle yaptın?'
'Sen en iyi bilensin Rabbim! Ben bunu Senden korktuğum için yaptım' deyince, Allah onu bağışlamış."
Buhârî, Müslim, Muvattâ ve Nesâî.
9762- Bu rivayeti Mâlik (cenâiz 51, s. 240), Buhârî (tevhîd 35, VIII, 198) ve Müslim (tevbe 24, s. 2109-10), Ebû'z-Zinâd ani'l-A'rec an Ebî Hureyre asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

٩٧٦٣ اﺑﻦ ﻋﻤﺮ أن ﻋﻴﻴﻨﺔ ﺑﻦ ﺣﺼﻦ ﻗﺎل ﻟﻌﻤﺮ ﻫﻰ ﻳﺎاﺑﻦ اﻟﺨﻄﺎب واﻟﻠّﻪ ﻣﺎﺗﻌﻄﻴﻨﺎ اﻟﺡﺰل وﻟﺎ ﺗﺤﻜﻢ ﺑﻴﻨﻨﺎ ﺑﺎﻟﻌﺪل ﻓﻐﻀﺐ ﻋﻤﺮ ﺣﺘﻰ ﻫﻢ أن ﻳﻮﻗﻊ ﺑﻪ ﻓﻘﺎل اﻟﺤﺒﺮ ﻳﺎأﻣﻴﺮ اﻟﻤﻮٔﻣﻨﻴﻦ إن اﻟﻠّﻪ ﺗﻌﺎﻟﻰ ﻗﺎل ﻟﻨﺒﻴﻪ ﺻﻠﻰ اﻟﻠّﻪ ﻋﻠﻴﻪ وﺳﻠﻢ ﴿ﺧُﺬِ اﻟْﻌَﻔْﻮَ وَاْﻣُﺮْ ﺑِﺎﻟْﻌُﺮْفِ وَاَﻋْﺮِضْ ﻋَﻦِ اﻟْﺡَﺎﻫِﻠٖﻴﻦ﴾ وإن ﻫﺬا ﻣﻦ اﻟﺡﺎﻫﻠﻴﻦ ﻓﻮاﻟﻠّﻪ ﻣﺎﺟﺎوزﻫﺎ ﻋﻤﺮ ﺣﻴﻦ ﻗﺮأﻫﺎ ﻋﻠﻴﻪ وﻛﺎن وﻗﺎﻓﺎ ﻋﻨﺪ ﻛﺘﺎب اﻟﻠّﻪ ﺗﻌﺎﻟﻰ ﻟﻠﺒﺨﺎرى
9763- İbn Ömer radiyallahu anh'dan:
"Uyeyne b. Hısn, Ömer'e dedi ki:
'Yazık ey Hattâb'ın oğlu! Bize vermiyor, üstelik aramızda adâletle de hükmetmiyorsun.' Ömer buna çok öfkelendi ve üzerine yürümek istedi.
Bunun üzerine Hurre (b. Kays) şöyle dedi: 'Ey Müminlerin emiri! Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem'e şöyle buyurmuştur: 'Af yolunu tut, marûf olanı emret ve cahillerden yüz çevir!'(A'râf, 7/199) Biliyorsun ki bu adam cahillerdendir.' Hurre ayeti okur okumaz Ömer nefsine hakim oldu ve ayeti aşmayıp orda durdu. O Allah'ın Kitabı'nı kendine sınır edinen ve aşmayan biriydi. Buhârî.
9763- Bu hadisi Buhârî (tefsîr A'râf 5/1, V, 197-8; i'tisâm 2, VIII, 141), ez-Zührî an Ubeydillah b. Abdillah b. Utbe an İbn Abbâs asl-ı senedi ile tahrîc etti.

0 yorum:

Yorum Gönder

Çok Okunanlar

Blog Arşivi